34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
3.005,41%1,48
5.110,00%0,95
9.549,89%1,94
3385050฿%-0.92015
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu düşünceyle ne zaman sahip olmuştu? Bir gecede kurulmayan Cumhuriyetimiz, hangi aşamalardan geçti? Cumhuriyetin kurulduğu o günlerin Türkiyesi nasıldı? 2. Dünya Savaşı’nın bulutlarının kendisini gösterdiği 1930’ların ikinci yarısında Atatürk neden demokrasiyi anlatıyordu? Cumhuriyet’i konunun uzmanı Dr. Naim Babüroğlu’na anlatıyor…
“CUMHURİYET 7’NCİ ADIMDI”
“Cumhuriyet rejimine giden süreçte, ilk adım, 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılması; ikinci adım, Mili Egemenlik ilkesinin 1921 Anayasası’nın birinci maddesi olarak yer almasıdır. Üçüncü adım, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz’la işgalcilerin hayallerinin yerle bir edilmesidir. Dördüncü adım, 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılmasıdır. Beşinci adım, 24 Temmuz 1923’te Sevr’in yırtılması ve Türkiye’nin tapu senedi Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasıdır. Altıncı adım, 13 Ekim 1923’te Ankara’nın Başkent yapılmasıdır. Yedinci adımda, 29 Ekim 1923’te siyasal rejimin adı, şekli açıklanmış ve Cumhuriyet ilan edilmiştir.
SAMSUN’DA VERİLEN İŞARET
Atatürk, Cumhuriyeti bir gecede kurmadı. Cumhuriyet, Mustafa Kemal’in kafasında uzun yıllar boyunca şekillenen çağdaş Türkiye projesinin eseridir. Atatürk, gençliğinden itibaren J.J. Rousseau, Montesquieu, Kant gibi yabancı aydınlar ile Tevfik Fikret, Namık Kemal, Ziya Gökalp gibi yerli aydınları okumuştur.
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ulaşır ulaşmaz Ordu Müfettişi olarak 22 Mayıs 1919’da gönderdiği raporda yer alan, “Millet, milli egemenlik esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul etmiştir. Bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır.” ifadesi Cumhuriyet’in bir işaretiydi.
AMASYA GENELGESİ VE KONGRELERDEKİ MESAJ
21/22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi’nde, “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” maddesi aslında Cumhuriyet’in kendisiydi. 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 Erzurum Kongresi’nde, “Milli kuvvetleri etkin ve Milli iradeyi hâkim kılmak esastır.” ifadesi ve ardından Sivas Kongre’sinde alınan kararlar Cumhuriyet’e gidişin göstergesiydi. Görüldüğü gibi, ilanından dört yıl önce Cumhuriyet yönetimine ilişkin ana esaslar belgelerde yer almaya başlamıştı. Lozan Antlaşması’ndan sonra, Mustafa Kemal Paşa, Hasan Rıza Soyak’a yazılı notlar verir. Temize çekmesini söyler. “Sadece sen ve ben bileceğiz” diye uyarır. Soyak, notların 20 Ocak 1921 Anayasası’nı değiştiren ve “Cumhuriyet” yönetim şeklini veren taslak çalışma olduğunu anlar. Mustafa Kemal Paşa, dönemin Adalet Bakanı Seyit Bey’in de görüşlerinin alınmasını ister. Seyit Bey de birkaç yorum yazar. Görüldüğü gibi, Cumhuriyet bir günde ilan edilmemiştir.
YABANCILAR DAHİL HERKES BU SORUYU SORUYORDU
Millî Mücadele sonrası en çok sorulan soru. Vatan düşmandan kurtarıldı, Kurtuluş Savaşı bitti, peki devletin yönetim şekli ne olacak? Bu sıkıntıda, yoklukta ne yapacaksınız? Yabancılar dâhil herkes bu soruyu soruyordu.
13 Ekim 1923’te, Ankara başkent yapıldı. Kentin nüfusu 25 bindi. Mustafa Kemal Paşa: ¨Ankara hükümet merkezidir ve ebediyen hükümet merkezi kalacaktır.¨ dedi. Sıra devletin şeklinin ilan edilmesine gelmişti. Gerçi, açık bir meclis vardı ve yönetim şekli Cumhuriyet’ten başka bir şey değildi. Ancak, adı henüz konmamıştı. Başbakan Fethi Okyar’dı. Bu dönemde, bir hükümet bunalımı ortaya çıktı ve kriz çözülemedi.
28 Ekim 1923… İsmet Paşa, Fethi Bey (Okyar), Eski kolordu komutanı Kemalettin Sami, Kocaeli Grup Komutanı Halit Paşa, Savunma Bakanı Kazım Paşa, Rize Milletvekili Fuat Bulca ve Afyon Milletvekili Ruşen Eşref Mustafa Kemal Paşa’nın davetiyle Çankaya’da akşam yemeğindedir.
1 ÇEKİMSER, 158 OYLA KABUL EDİLDİ
Yemek sonrası, hükümet krizi görüşülür. Mustafa Kemal, planını çok önce kararlaştırmıştı. Ortaya çıkan sorunu kökünden çözecek şu cümleyi söyler: “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.” Sonra, İsmet Paşa dışındakiler yemekten ayrılırlar. Atatürk ve İsmet Paşa, Anayasa değişikliği üzerinde çalışırlar. Kanun teklifine, “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyettir.” kaydı eklenir
“HEP BERABER İLERİYE GİDECEĞİZ”
29 Ekim 1923 Pazartesi günü saat 20.30’da, Anayasa Değişikliği onaylandı. Bir çekimser 158 oyla, “Yaşasın Cumhuriyet” nidaları ve alkışlarıyla Cumhuriyet kabul edildi. Saat 20.45’te, oylamaya katılan 158 üyenin oybirliği ile Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşa ilk Cumhurbaşkanı seçildi. Atatürk, bunun üzerine bir konuşma yapar: “Hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.”
“MEMLEKETİMİZİ ÇAĞDAŞLAŞTIRMAK İSTİYORUZ”
Mustafa Kemal Paşa, Fransız gazeteci Maurice Pernot’e verdiği demeçte: “Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye’de çağdaş, bu sebeple batılı bir hükümet oluşturmaktır. Uygarlığa girmeyi arzu edipte, batıya yönelmemiş millet hangisidir.” Cumhuriyet’in ilan edildiği günlerde, kurucu kadronun yaşadığı sevinç, büyük zafer günlerinde yaşanılan sevinci aratmıyordu.
Atatürk, İsmet İnönü’ye Başbakanlık teklif etti ve ilk hükümet kuruldu. İlk hükümetin iç politikadaki hedefi şuydu: Huzurun, emniyetin, yükselme ve gelişmenin sağlanması. Dış politikadaki hedef şöyleydi: Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğünü ve bağımsızlığını hiçbir şekilde zedelemeyecek dostluk ilişkilerinin kurulması. Savaştan çıkan muzaffer kadronun, iç ve dış cephenin güçlendirilmesini hedefleyen muhteşem bir stratejik öngörüsü…
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKİYESİ NASILDI?
Türkiye’nin nüfusu 13 milyondu. Okuma yazma oranı erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4. 40 bin köye karşılık, diplomalı ebe sayısı 136 idi. Sadece 337 doktor, 434 sağlık memuru, 60 eczacı bulunuyordu. 37 bin köyde okul, posta, yol yoktu. Ülkede 72 ortaokul, 23 lise vardı. 150 ilçede doktor yoktu. Trahomlu insan sayısı üç milyondu; sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın durumdaydı.
Kadınlar ikinci sınıf sayılıyordu. Türk kadını 1934’te seçme ve seçilme hakkını kazandı. İtalya ve Fransa’da 1944’te, İsviçre’de 1971’de bu haklar verildi. Türkiye, kadınlara seçme seçilme hakkı verilmesinde Avrupa’da yedinci; dünyada 12’nci sırada yer aldı. 1935’te yapılan seçimlerde 18 kadın meclise girdi. 1935’teki meclisteki kadınların temsil oranına, 2000’lere kadar ulaşılamadı. Cumhuriyet bu yüzden mucize…
“2. DÜNYA SAVAŞINDA 10 ÜLKENİN MECLİSİ AÇIKTI”
1918-1945 yıllarında iki Dünya Savaşı sırasında Avrupa’da beş, Amerika’da beş olmak üzere toplam 10 ülkenin meclisi açıktı. Türkiye, bu 10 ülkeden biriydi. 1938’de dünyada 17 ülkenin seçilmiş hükümeti vardı ve bu ülkelerin içinde Türkiye de vardı. 1944’te ise tüm dünyadaki 64 ülkenin sadece 12’si meclise ve anayasal düzene sahipti. Türkiye, bu 12 ülkenin içindedir. Atatürk Cumhuriyeti’nin mucizesidir bu…
Osmanlı döneminde Türkler dışlanmıştı. Padişahlık, babadan oğula devredilirdi. Yani, ümmet ve kul vardı. Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” sözü, Cumhuriyet’in tanımıdır. Irk, din, mezhep, cins gözetilmez. Ulus devlet, etnik ve mezhepsel temellere dayanmaz. Cumhuriyet’le, ümmet millet; kul birey oldu.
Hatay’ı tek kurşun atmadan vatana katma başarısını gösteren aktif siyasetin, “Yurtta Barış Dünyada Barış” politikasının adıdır Cumhuriyet… Küresel Güçlerin baskılarına rağmen, Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı dışında tutabilme başarısıdır Cumhuriyet. ABD’ye, Batı’ya, ambargoya, emperyalizme ve TSK’nın yetersiz donanımına rağmen 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nı başarıyla yapan ve soydaşları zulümden kurtaran rejimin adıdır Cumhuriyet.
“ASYA VE AVRUPA’NIN İYİ YÖNLERİNİ ALACAĞIZ”
Atatürk: “Biz batı medeniyetini bir taklitçilik olarak almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz.” demiştir. Batılılaşmak ya da Doğululaşmak diye bir amaç taşımadığını, yeni Cumhuriyet’in tek yönünün evrensel uygarlık değerleri olduğunu bir gazeteciye ifade eder.
Atatürk: “Bizim ilkemiz Asya ve Avrupa için aynıdır. Her ikisinin de en iyi yönlerini alacağız. Fakat bağımsızlığımızı da koruyacağız. Türk çıkarlarını göz önüne alarak, Türk görüş açısından bakacağız.” diyerek, tam bağımsızlığa vurgu yapar.
“DİKTATÖRLERİN DÖNEMİNDE DEMOKRASİYİ ANLATIYORDU”
O yıllarda Almanya’da Hitler, Rusya’da Stalin, İtalya’da Mussolini, Portekiz’de Salazar, İspanya’da Franko, Romanya’da 2. Karol, Yunanistan’da Metaksas gibi liderler diktatörlüklerini ilan ederken; Türkiye’de Atatürk Medeni Bilgiler kitabını yazdırıyor ve gençlere demokrasiyi, çok partili hayatı, düşünce özgürlüğünü ve hoşgörüyü anlatıyordu.
“ÇAĞDAŞLAŞMANIN ÖN ŞARTI LAİKLİKTİR”
Atatürk’e göre, çağdaşlaşmanın ön şartı laikliktir. Atatürk, “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” kitabında, laikliğin önemini şöyle açıklar: “Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar, ilmin çağdaş medeniyete temin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din telakkisi, vicdani olduğundan, Cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı, milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca muvaffakiyet etkeni görür.”
“TÜRK GENÇLİĞİNE EMANET EDİYORUM”
Atatürk’ün eseri NUTUK, Atatürk tarafından 15-20 Ekim 1927’de altı günde, 36 saat 33 dakikada okunur. Nutuk, Atatürk’ün vasiyetnamesi “Gençliğe Hitabı”yla son bulur. İzleyenler, Gençliğe Hitabı okurken, Atatürk’ün heyecanına hâkim olamayarak, sesinin titrediğini gözlerinden yaşlar aktığını söylerler. “Gençliğe Hitabe”den önce, titrek sesle Türk tarihinin özetini açıklar: “Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen milli felaketlerin doğurduğu uyanıklığın ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.” Ardından, “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” cümlesiyle başlayan “Gençliğe Hitabe”yi okur…
“MUSTAFA KEMALLER ARTIK 20 YAŞINDA”
“Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti’dir” diyen Atatürk, Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etti. Kendisinin ölümünden sonra ne olacağı endişesini taşıyanlara da, “Mustafa Kemaller artık 20 yaşında” yanıtını vermişti.
“Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.” der Atatürk, Türk Milleti’ne olan inancıyla…
“YARIN BAYRAM DEĞİL Mİ GÖKÇEN?”
28 Ekim 1938… Atatürk hasta yatağındadır… Akşam, Sabiha Gökçen’i kabul eder. Gökçen’e söyledikleri: “Yarın bayram değil mi Gökçen? Bugünü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim. Beni Cumhuriyet Bayramı’nda halkımdan uzak tutan bu hastalığa lanet ediyorum.”
“ATATÜRK AKIL, BİLİM VE UMUT DEMEKTİR”
29 Ekim 1938… Kuleli Askerî Lisesi öğrencileri, 29 Ekim töreni dönüşü, vapurla Dolmabahçe Sarayı’nın önünden geçerken, İstiklal Marşını söyleyerek Atatürk’ü selamlarlar, sevgi gösterilerinde bulunurlar. Kemalizm’in en temel ilkesi, sürekli değişim olan devrimciliktir. Ahmet Taner Kışlalı’nın dediği gibi, “Kemalizm, geçmişin bekçiliği değil, geleceğin öncülüğüdür. Kemalizm Türk aydınlanmasıdır.”
Atatürk der ki; ‘”Biz ilhamlarımızı gökten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk Milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden topraklarından çıkardığımız sonuçlardır.’’
“MANEVİ MİRASIM BİLİM VE AKILDIR”
Manevi Miras’ı Atatürk şöyle açıklar: “Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır… Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”
Cumhuriyet, doğudaki yoksul bir köyden bilim ve devlet insanı yetiştiren; Anadolu’nun fakir bir köyünden kimsesizleri Cumhurbaşkanlığı makamına çıkaran rejimin adıdır. Atatürk’ün mucizesidir Cumhuriyet…
Atatürk akıl, bilim, tam bağımsızlık, antiemperyalist ve umut demektir. Ve Atatürk, bu milletin ebedi lideridir…
ÖZET KAYNAKÇA:
Mustafa Kemal Atatürk, NUTUK,
Hazırlayan: Taha Mazman, Bildik Basın Yayın Dağıtım, 2009.
İsmet İnönü, Hatıralar, Yayına hazırlayan: Sabahattin Selek, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2009.
Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, AAM, Ankara, 2015.
Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü VI, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1996.
Hikmet Özdemir, Atatürk’ten Günümüze Cumhurbaşkanı Seçimleri, Remzi Kitabevi, 2007.
Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı, Ankara, 1994.
Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yayınları, Ankara, 1990.
Sinan Meydan, Akl-ı Kemal, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2014.
Afet İnan, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları.