Kamboçya İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre, Tayland ile Kamboçya arasındaki sınır çatışmaları sivil halk üzerinde derin yaralar açıyor. Son raporlara göre, 18 can kaybı ve 78 yaralı ile beraber, çatışmaların yoğunlaştığı bölgelerdeki insani kriz derinleşiyor. Yaklaşık 450 bin Kamboçyalı, aralarında 240 bin kadın ve 130 bin çocuk olmak üzere, evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bu durum, bölgedeki yerel halkın yaşam koşullarını daha da zorlaştırıyor.
Tayland Ordusu ve Çatışmaların Seyri
Nation Thailand gazetesinin bildirdiğine göre, Tayland ordusu çatışmalarda 21 askerini kaybetti. Son günlerde çatışmaların yoğunlaştığı sınır bölgelerinde bazı kesimlerde kısa süreli bir sessizlik yaşandığı bildirildi.
Ancak, Tayland ordusunun Kamboçya’daki yerleşim bölgelerine yönelik hava saldırıları gerçekleştirdiği yönündeki iddialar, bölgede gerginliğin artmasına neden oldu.
Tarihsel Anlaşmazlıkların Kökleri
Tayland ve Kamboçya arasındaki sınır anlaşmazlığı, Kamboçya’nın Fransız işgalinden kurtulmasının ardından belirlenen sınır çizgilerine dayanıyor. Çatışmalar, 2008 yılında Kamboçya’nın tartışmalı bölgede bulunan 11. yüzyıldan kalma tapınağı UNESCO Dünya Mirası olarak tescil ettirme girişimi ile alevlendi. İki ülke arasında ilişkileri derinden etkileyen bu anlaşmazlık, zaman zaman silahlı çatışmalara dönüşerek bölgeyi istikrarsızlaştırıyor.
Ateşkes Çabaları ve Liderlerin Tutumları
7 Aralık’ta başlayan çatışmaların ardından ABD Başkanı Donald Trump, Tayland ve Kamboçya liderleriyle görüşmeler yaparak ateşkes sağlandığını duyurdu.
Ancak, Tayland Başbakanı Anutin Charnvirakul’un, ülkesine yönelik herhangi bir tehdit algılamaları durumunda askeri eylemlerini sürdüreceklerini belirtmesi, bölgede kalıcı bir barışın sağlanmasını zorlaştırıyor.
Yerel ve Uluslararası Tepkiler
Çatışmaların yeniden alevlenmesi, uluslararası toplumda da yankı buldu. Birçok ülke, taraflara itidal çağrısı yaparken, yerel halk ise yaşamlarının giderek zorlaşmasından dolayı kaygılı. Hem Kamboçya hem de Tayland’da insani yardımların artırılması gerektiği yönünde çağrılar yapılıyor. Bölgedeki insani durum, uluslararası örgütler tarafından yakından takip ediliyor. .
Çevre Koruma Harcamaları 2024’te Yüzde 108,3 Arttı
Türkiye İstatistik Kurumu, 2024 yılına ait çevre koruma harcamalarına ilişkin verileri kamuoyuyla paylaştı. Açıklamaya göre, çevre koruma harcamaları, 2023 yılına göre yüzde 108,3 artış göstererek 441 milyar liraya ulaştı. Bu artış, çevre bilincinin ve sürdürülebilir kalkınma politikalarının giderek daha fazla önem kazandığını ortaya koyuyor.
Çevre koruma harcamalarının büyük bir bölümü, yani yüzde 60,9’u, mali ve mali olmayan şirketler tarafından gerçekleştirilirken, yüzde 31,2’sini genel devlet ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlar üstlendi. Hane halkları ise bu harcamaların yüzde 7,9’unu gerçekleştirdi.
Atık Yönetimi Harcamaların Başını Çekiyor
Harcamaların içeriğine daha detaylı bakıldığında, en büyük payın yüzde 58,8 ile atık yönetimi hizmetlerine gittiği görülüyor. Atık yönetimi, çevre koruma faaliyetlerinin merkezinde yer alırken, atık su yönetimi hizmetleri yüzde 16,5’lik bir paya sahip oldu. Çevrenin korumasına yönelik yatırımlarda biyolojik çeşitliliğin ve peyzajın korunması yüzde 9,4’lük bir dilimle önemli bir yer aldı. Toprak, yer altı ve yüzey sularının korunması ve kalitesinin artırılması için yapılan harcamalar ise toplamın yüzde 7,4’ünü oluşturdu.
Diğer Çevre Koruma Faaliyetleri
Çevre koruma faaliyetleri yalnızca atık ve su yönetimi hizmetleriyle sınırlı kalmıyor.
Dış ortam havasını ve iklimi koruma amacıyla harcanan miktar yüzde 1,7 oranında gerçekleşirken, diğer çevre koruma konuları için ayrılan pay yüzde 6 olarak belirlendi. Bu diğer konular arasında ormansızlaşma ile mücadele, deniz ve okyanus kaynaklarının korunması gibi çeşitli projeler yer alıyor.
Yatırım Harcamalarında Yüzde 114,2 Artış
2024 yılı çevre koruma yatırım harcamaları, bir önceki yıla göre yüzde 114,2 artarak 82 milyar liraya ulaştı.
Yatırımların yüzde 80’i mali ve mali olmayan şirketler tarafından yapılırken, yüzde 20’si genel devlet ve kar amacı gütmeyen kuruluşlar tarafından finanse edildi. Bu harcamalar, çevre dostu teknolojilerin geliştirilmesine yönelik önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Çevre Harcamalarının GSYH İçilinde Artan Oranı
Çevre koruma harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı, 2023’te yüzde 0,78 iken, 2024’te yüzde 0,99’a yükseldi. Bu artış, çevresel sürdürülebilirlik hedeflerinin ekonomik kalkınma ile daha yakından ilişkilendirildiğini gösteriyor. Bu trend, çevrenin korunmasına yönelik ulusal ve uluslararası politikaların daha fazla benimsenmesine ve uygulanmasına katkı sağlıyor. .
Ağrı’nın Yukarı Toklu köyü yakınlarında bu yıl tamamlanan Derecek Barajı, soğuk hava koşulları nedeniyle tamamen buzla kaplandı. Devlet Su İşleri (DSİ) 8. Bölge Müdürlüğü tarafından tarım arazilerinin sulanması amacıyla inşa edilen baraj, her geçen gün artan su seviyesiyle dikkat çekiyor. Çevresi karlı dağlarla çevrili olan baraj, buzla kaplı yüzeyiyle adeta bir doğa harikası manzara sunuyor.
Tarımda Verimlilik ve Ürün Çeşitliliği Artıyor
Yukarı Toklu Köyü Muhtarı Nimet Karahan, barajın faaliyete geçmesiyle birlikte tarımda verimlilik ve ürün çeşitliliğinin artacağını belirtti. Karahan, barajın su tutmaya başlamasıyla birlikte tarım arazilerinin suya kavuşacağını ifade etti. “Bu baraj, tarım için büyük bir hizmet sunuyor,” diyen Karahan, tarımsal üretimin artmasının bölge ekonomisine de katkı sağlayacağını vurguladı.
Kış Turizmine Katkı Sağlayan Manzara
Karahan, barajın sadece tarımda değil, aynı zamanda turizmde de potansiyel taşıdığını ifade etti. Karlı dağlarla çevrili olan baraj, kış aylarında buzla kaplanarak müthiş bir manzara sunuyor. Bu manzara, doğa tutkunları ve turistler için cazibe merkezi olma potansiyeli taşıyor. “Burası kış turizmine kazandırılabilir,” diyen Karahan, yaz aylarında farklı bir güzelliğin de ortaya çıkacağını sözlerine ekledi.
Konum Avantajı ve Gelecek Beklentileri
Derecek Barajı, ilçe merkezine sadece 10 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Bu ulaşım kolaylığı, bölgenin turizm potansiyelini artırıyor. Karahan, “Devlet büyüklerimize teşekkür ederiz ve benzer projelerin devamını bekleriz,” diyerek, devlet desteğinin sürmesini arzu ettiğini belirtti. Barajın, bölgenin sosyo-ekonomik yapısına olumlu etkiler yapması bekleniyor. .
SammyVit Klass Model Türkiye 2025: Göz Alıcı Bir Gece
Model dünyasının merakla beklediği SammyVit Klass Model Türkiye 2025 finali, geçtiğimiz akşam büyük bir coşkuyla gerçekleşti. 19 kadın ve 20 erkek finalistin yer aldığı bu prestijli yarışma, iş ve sanat dünyasının seçkin isimlerini bir araya getirdi. Jüri başkanlığını Muammer Kapucuoğlu’nun üstlendiği gece, ünlü sanatçı Seda Sayan’ın sahnede sergilediği performansla unutulmaz anlara sahne oldu. Renkli sahne şovları ve büyüleyici defileler, davetlilerden tam not aldı.
Türkiye’nin Zarafeti ve Yakışıklılığı Ön Planda
Yarışmanın sonucunda, zarafetleriyle dikkat çeken Ece Çetin ve Taha Yiğit Tarakçı birincilik ödülüne layık görüldü. İkinci sırayı ise Hilal Aydın ve Efe Soykan Okka alırken, üçüncü olan isimler Arya Altun ve Eren Kaya oldu. Yarışma, genç modellerin hem ulusal hem de uluslararası arenada geleceğe dair umut vadettiğini bir kez daha gösterdi. Her bir finalist, etkileyici duruşuyla öne çıkarken, modanın ve stilin en çarpıcı yorumlarını sergiledi.
Jüri Tarafından Zorlu Bir Değerlendirme Süreci
Bu muhteşem organizasyon, sadece katılımcıları değil, jüri üyeleri için de zorlu bir değerlendirme sürecini beraberinde getirdi. Katılımcılar, özgün stilleri ve podyumda sergiledikleri yetenekleriyle birbirleriyle kıyasıya yarıştı. Jürinin bu yılki seçimi, yetenek ve özgünlük gibi faktörler göz önüne alınarak yapıldı. Talihliler, mükemmel duruşları ve benzersiz zarafetleriyle jüriyi etkilemeyi başardı.
Görkemli Defileler ve Sahne Şovları
Gece, sahne şovlarının yanı sıra muhteşem defilelerle de dikkat çekti. Modeller, ünlü tasarımcıların birbirinden özgün tasarımlarını tanıtarak izleyenlere moda dünyasının en yeni trendlerini sundular. Her bir detayın özenle düşünüldüğü bu defileler, geceye adeta damgasını vurdu. Moda tutkunları, hayran kaldıkları tasarımlar karşısında büyülendi.
Gecenin Sonunda Gelen Büyük Coşku
SammyVit Klass Model Türkiye 2025 yarışması, sonuçların açıklanmasının ardından büyük bir coşkuyla sona erdi. Kazananlar, hem Türkiye’nin hem de dünyanın dört bir yanındaki moda tutkunlarının ilgi odağı oldu. Yarışmanın ardından finalistlerin moda dünyasında önemli yerlere gelmesi bekleniyor. Moda sahnesinde bu genç yeteneklerin yükselişini izlemek şüphesiz ki heyecan verici olacak. .
Huzursuz Bağırsak Sendromu: Bağırsaklarda Yapısal Hasar Olmadan Yaşam Kalitesini Etkileyen Bir Durum
Gastroenteroloji Uzmanı Doç.
Dr. Fuat Ekiz, huzursuz bağırsak sendromunun, bağırsaklarda herhangi bir yapısal hasar oluşmadan gelişen ve fonksiyonel bozukluklara yol açan bir sindirim sistemi hastalığı olduğunu açıklıyor.
Karın ağrısı, gaz, şişkinlik gibi belirtilerle kendini gösterebilen bu sendrom, toplumda sık karşılaşılan ancak çoğunlukla stres kaynaklı olduğu düşünülerek göz ardı edilen bir rahatsızlık. Erken tanı konulmadığında, huzursuz bağırsak sendromu yaşam kalitesinde ciddi düşüşlere neden olabiliyor.
Karın Ağrısı ve Sindirim Sorunları: İhmal Edilmemesi Gereken Belirtiler
Doç. Dr. Ekiz, bu rahatsızlığın bağırsak hareketlerinin ve duyarlılığının bozulması nedeniyle ortaya çıktığını belirtiyor. Hasta, çoğunlukla karın ağrısı, gaz ve şişkinlik yakınmaları ile uzmana başvuruyor. Ancak, bu belirtiler psikolojik nedenlerle ilişkilendirilip önemsenmeyebilir. Oysa ki, huzursuz bağırsak sendromu kronik ve yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen bir problem olarak karşımıza çıkıyor.
Stres: Tek Başına Sebep Değil, Ama Tetikleyici Bir Faktör
Stresin bu sendromun semptomlarını artırabileceğini söyleyen Dr. Ekiz, hastalığın tek nedeninin stres olmadığının altını çiziyor. Genetik faktörler, beslenme alışkanlıkları ve bağırsak mikrobiyotasındaki bozukluklar gibi diğer unsurlar da sendromun gelişiminde rol oynayabiliyor. Dolayısıyla bu hastalığı sadece psikolojik bir sorun olarak görmemek gerekiyor.
Huzursuz Bağırsak Sendromunda Kişiye Özel Tedavi Yaklaşımı
Doç. Dr. Ekiz, huzursuz bağırsak sendromu tedavisinin kişiye özel planlanması gerektiğine dikkat çekiyor.
Hastanın semptomlarına ve yaşam tarzına uygun diyet düzenlemeleri, probiyotik ve lif takviyeleri gibi çözümler önerilebileceği gibi, stresin yönetimi ve egzersiz de önemli birer tedavi unsuru. Uzun süreli şikayetlerde uzman bir doktora başvurmak, doğru tedavi planının oluşturulmasına yardımcı oluyor.
Bağırsak Sağlığını Korumak İçin Dengeli Yaşam Tarzının Önemi
Dr. Ekiz, bağırsak sağlığını korumak için dengeli beslenmenin, yeterli su tüketiminin ve düzenli egzersizin önemine vurgu yapıyor. Stres yönetimi de ihmal edilmemesi gereken bir diğer faktör. Bağırsak sağlığını destekleyen yaşam tarzı değişiklikleri, huzursuz bağırsak sendromunun kontrol altına alınmasında büyük rol oynayabiliyor. .